Türkiye saati ile 04.17’de merkez üssü Kahramanmaraş Pazarcık olan Mw 7,8 ve saat 13.24’te merkez üssü Kahramanmaraş Elbistan olan Mw 7,7 iki deprem meydana gelmiştir. Ülkemiz, Arabistan-Avrasya kıtasal çarpışması ve Afrika-Avrasya levhalarının yakınlaşma hareketleri tarafından kontrol edilen bir bölge içerisinde, sismolojik-jeodezik-jeolojik bulgularla da gözlemlenen aktif bir deformasyona maruz kalmaktadır. Söz konusu bu levha hareketleri, ülkemizin Kuzey Anadolu ve Doğu Anadolu Fay kuşakları boyunca batıya doğru hareket etmesine neden olmaktadır.
Bir deprem, merkez üssünden uzaklığa bağlı olarak farklı yoğunluklarda sarsıntıya neden olabilir. Buna depremin şiddeti denir. Depremin şiddetini tespit etmek için en yaygın kullanılan ölçek, değiştirilmiş Mercalli şiddet ölçeğidir. Depremin büyüklüğü, deprem sonucu açığa çıkan enerji hakkında bilgi veren bir ölçüdür. Ayrıca bilinmesi gereken bir diğer husus da meydana gelen depremin ivmesidir. Deprem ivmesi, deprem dalgalarının bir bölge içerisinden geçtiği andaki hızlarının zamana karşı davranışını, dolayısı ile deprem karşısında zeminin sarsılma miktarını göstermektedir. Bazı uzmanlar meydana gelen ilk depremin Mercalli eşelinin en üst değeri olan 12 şiddetinde olduğunu ifade etmektedirler. Afad tarafından çeşitli bölgelere yerleştirilen cihazlar bu değerleri okurlar. Deprem anında ivme ölçerin üzerinde bulunduğu nokta ne kadar hızla ne kadar sürede yer değiştirirse ivme ölçer hareket eden tabakanın hızını hareketin süresine bölüp ivmeyi hesaplar. Yer hareketi 3 boyutlu olduğundan ivme ölçerin bulunduğu noktada birden fazla ivme mevcuttur. Yani ivme ölçerin bulunduğu nokta x, y ve z yönlerinde hareket eder ivme ölçer de bu yer değiştirmeleri kayıt altına alır.
2018 yılında yayınlanan Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği’nde, Türkiye’nin tamamı için sabit bir zemin kabul edilmiştir. Bu zemin, kayma dalgası hızı 760 m/s olan zemindir. Türkiye Deprem Tehlike Haritasında okunan PGA=0,375 değeri oluşması muhtemel ivme değeridir. Bu da TDBY’de belirtilen ZB sınıfı zemin anlamına gelmektedir. Türkiye Deprem Tehlike Haritalarında verilen bu değerin daha sonra bölgesel/parselsel değere göre büyütülmesi gerekir. TBDY2018 de yer alan tablo 2.1 Yerel Zemin Etki Katsayıları bunun içindir. Deprem Tehlike Haritasından alınan değer, zemine göre bu tablodaki katsayı ile çarpılır ve o noktadaki hesap ivme değeri elde edilir. Statik proje hazırlayan bir inşaat mühendisi, bina tasarlayacağı zaman üzerine bina yapılacak arsaya ait ada ve parsel bilgilerine göre inşa edilecek binayı tasarlamaktadır.
Her ne kadar, herhangi bir ivme ölçerden okunan değeri alarak, direkt Türkiye Deprem Tehlike Haritasındaki ivme değeri (PGA) ile karşılaştırmak doğru olmasa da şayet ivme ölçer kayma dalgası hızı 760 m/s olan bir noktada bulunuyor ise bu kez haritadaki ivme değerinin deprem ivmesi ile karşılaştırılması pratikte mümkün gözükmektedir. Bu nedenle ivme ölçerlerin konumlandığı noktaların PGA değerleri ile Deprem Tehlike Haritası’nda belirtilen PGA değerleri kıyaslanmak istendiğinde, kayma dalgası hızı 760 m/s referans alınarak kıyas edilecek her iki nokta arasında doğrusal enterpolasyon kurulabilir. Aşağıda yeniden ivme hususuna değinilecektir ancak bu noktada bir kaç hususun daha izahı gerekmektedir.
Deprem odağındaki üç levhanın birleştiği bu bölge, bilim adamlarınca “Maraş Eklemi” olarak adlandırılmaktadır. Böyle kritik levha birleşim bölgelerinde hareketin ve çarpışmanın özelliğine göre yer ivmeleri artmaktadır. Bunun yanı sıra depremin yeryüzüne çok yakın gerçekleşmesi ve fay kırığı boyu da depremlerin büyüklüğünü arttıran önemli faktörlerdendir. Kahramanmaraş’ta genel olarak zemin yapısının alüvyon ve zayıf zemin karakterinde, deprem dalgalarını büyütebilecek ve kolay geçirecek nitelikte olduğu düşünüldüğünde Zemin Büyütmesi’nin de göz ardı edilmemesi gerekmektedir. Yapılan aletsel ölçümlerden elde edilen veriler ışığında gerçekleşen ilk depremde Kahramanmaraş’ta 0,653 PGA değerine varan yer ivmeleri hesaplanmıştır.
Bu kadar büyüklüğü üreten yer ivmesinin de yapı tasarım ivmelerinin üstünde olduğu ortadadır. Açıklanan verilere göre en büyük yer ivmesi 0.653 (g)=0,653×9,81=6,40 m/sn2 olarak tespit edilmiştir.
Gerçekleşen 0,653 (g) değeri, 0,468 (g) olan tasarım ivme değerinden oldukça büyüktür. Bu ivmelerin bina ağırlığı ile çarpımı sonucunda da yapıya etkimesi beklenen deprem kuvveti belirlenmektedir. Ancak gerçekleşen ivme değerinin tasarım değerinden net olarak büyük olduğunda dair bir kanaate varmak, yapının zemin etüd raporunu incelemeden mümkün değildir. Zira zemin etüd raporunda belirtilen değerlere göre statik tasarım ve hesap yapılmakta, katsayılarda gereken artırımlar yapılmaktadır. Bu nedenle Deprem Yönetmeliğinin gerçekleşen depremlere karşı yetersiz kaldığını iddia etmek, tüm veriler birlikte değerlendirilmeden mümkün değildir. Deprem Yönetmeliği’ne göre yeni yapılacak binalarda ana ilke; hafif depremlerde yapısal olan veya olmayan yapı elemanlarının hasar görmemesi, orta şiddetteki depremlerde oluşacak hasarın sınırlı ve onarılabilir düzeyde kalması, şiddetli depremlerde ise can güvenliğinin sağlanması amacı ile kalıcı yapısal hasar oluşumunun sınırlanmasıdır. Bu bağlamda deprem yönetmeliğinde “süneklik” kavramı ön plana çıkmıştır. Süneklik (esneklik) yoluyla taşıyıcı sistemin kapasitesinin arttırılmasını sağlamak için, sistemin elastik ötesi şekil ve yer değiştirmesine izin verilerek tasarlanan binalarda, deprem dalgaları gibi önemli dinamik tesirler sonrasında deformasyon ve hasar oluşabilir. Hatta deformasyon miktarının, yatay taşıyıcılar üzerinde çatlak sınırları ötesine (plastik mafsal oluşumu) geçmesi söz konusu olabilir. Burada hedeflenen, hasar oluşan yapıda ani göçme riskini ortadan kaldırmak ve yapıdan sağ olarak çıkabilmektir.
İlk depremde hasar almış bir yapının, donatıları süneklik sınırını aşmış, betonları çatlamış/patlamışsa ve enerji tüketimini tamamlamışsa, kısa süre sonra gelen ikinci depremden sonra mevcut deprem yönetmeliği kurallarına uygun inşa edilmiş olsa dahi bu bağlamda göçmesi mümkündür.
Meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerde DD-1 ve DD-2 deprem yer hareketi düzeylerinin aşıldığı düşünülmektedir. Yani, 50 yılda aşılma olasılığı %2 olan ve 2475 yılda bir gerçekleşmesi düşünülen bir depremle karşı karşıya kaldık. Peki binalarımızı bu depremlere dahi dayanıklı olarak inşa edemez miydik? Elbette edebilirdik. Şu hususu belirtmek gerekir ki, Deprem Yönetmeliğimiz son derece modern bir yönetmeliktir. Yetkin çok sayıda mühendise sahip olduğumuz gibi, alt yapı olarak da çok daha dayanıklı binalar inşa edebilecek kapasiteye ülkece fazlasıyla sahibiz.
Betonarme bir binanın kullanım ömrü yaklaşık olarak 50 yıl olduğundan 2475 yılda bir olacak bir depreme göre bina tasarlamak hiç ekonomik olmazdı. Deprem büyüklükleri her ne kadar rakamlarla ifade edilse de her bir ondalık rakam arasında çok ciddi farklar vardır. Deprem büyüklükleri logaritmik olarak artmaktadır. Örneğin, 7,2 büyüklüğü ile 7,7 büyüklüğü arasında yaklaşık olarak 3 kat fark bulunmaktadır. Deprem Yönetmeliğimizi hazırlayan saygın bilim adamları ve otoriteler konutlarda yaşayan insanların sağ olarak binalardan çıkmasını hedeflemişler binaların Kontrollü Hasar alabilmelerini olağan saymışlardır. Bunun için de yönetmeliğimizde Bina Önem Katsayıları belirlemişlerdir.
Tablodan da anlaşılacağı üzere konutlarda bina önem kat sayısı 1 olup, büyük bir depremde konut yapılarının kontrollü bir şekilde hasar alması öngörülmüştür. Kamu binalarının ise hasar alması istenmemektedir. Bunun için yönetmeliğimizde performans hedefleri belirlenmiştir.
Şimdi yeniden ivme hususuna dönelim. Aletsel ölçümler neticesinde Kahramanmaraş’ta gerçekleşen ilk depremde ölçülen en büyük değerin 0,653 PGA olduğunu belirtmiştik. Bu değer ile Türkiye Deprem Tehlike Haritası’nda ön görülen PGA değerlerinin doğrudan kıyaslanamayacağını yukarıda izah ettik. Aşağıda gerçekleşen ilk depremde Kahramanmaraş’ta aletsel ölçümle alınan veriler ve Türkiye Deprem Tehlike Haritası’nda ön görülen DD-2’ye göre ivme değerlerini karşılaştıran harita sunulmuştur. Söz konusu haritadaki pembe renkli veriler Türkiye Deprem Tehlike Haritası’nda ön görülen maksimum ivme değerlerini, lacivert renkli veriler kuzey-güney doğrultusunda gerçekleşen ivme değerlerini, kırmızı renkli veriler ise doğu-batı yönünde gerçekleşen ivme değerlerini göstermektedir.
Görüleceği üzere gerçekleşen depremde oluşan ivmeler beklenen değerlerin çok üzerindedir. Ayrıca burada bir hususa daha dikkatlerinizi çekmek isteriz. Buraya kadar okuduğunuz tüm detaylar 2018 Deprem Yönetmeliği baz alınarak yazılmıştır. Şayet binanızın yapı ruhsatı 2019 yılından önce alınmış ise çok daha farklı şekilde değerlendirmeler yapmak gerekmektedir. Zira 2018 yönetmeliğinde 2007 yönetmeliğine nazaran özellikle zemin etüdü konusunda bir çok değişiklikler olmuştur. 2018 deprem yönetmeliği ile 2007 deprem yönetmeliğini kıyasladığımız yazımıza buradan ulaşabilirsiniz. Yine, 2018 deprem yönetmeliğinden önce yapı ruhsatı alınmış bir binada oturuyor ve binanıza güçlendirme yaptırmak istiyorsanız, bu güçlendirmeyi yürürlükteki son yönetmelik olan 2018 yönetmeliğine göre yaptırmak zorundasınız. Bu yönetmelikte bina kısmi olarak güçlendirilememekte olup, bir bütün olarak değerlendirilmekte ve güçlendirilmektedir. Ayrıca zemin etüdü konusunda oluşan değişiklikler nedeniyle binanıza yeni bir zemin etüdü yaptırmak ve raporunu hazırlatmak zorundasınız. Bu hususa değindiğimiz performans analizine dair yazımıza ise buradan ulaşabilirsiniz.
Kahramanmaraş özelinde imar planında bir çok yanlışlar yapılmış olup, gelecekte benzer acı tablolarla karşılaşmamak için atılması gereken adımlar bulunmaktadır. Bu adımların en başında ise zemine uygun imar planı hazırlama hususu gelmektedir. Ne yazık ki, imar planları hazırlanırken zemin etüdü yapılmamakta, sıvılaşmaya müsait, deprem büyütebilen zeminlere çok katlı imar planları hazırlanmaktadır. Mevcut imar planları sürekli revize edilmekte arsa üzerine yapılabilecek inşaat alanını kısıtlayan emsal oranları sürekli artırılmaktadır. Ayrıca yeni alanların imara açılması işlerinde yavaş kalınarak mevcut arsaların daha da değerlenmesine sebep olunmuştur.
Bir çok şehirde olmasına rağmen Kahramanmaraş’ta müstakil ev veya villa yapabilmeye uygun imarlı bir arsa bulunmamaktadır. Yine bir çok şehirde sadece 5-6 katlı binaların olduğu veya müstakil evlerin olduğu çok büyük mahalleler olmasına karşın Kahramanmaraşlılar yüksek katlı yapılarda oturmaya mahkum edilmektedir. Garip uygulamalar yüzünden bir parselde bulunan bina 7-8 katlı inşa edilirken, hemen yanındaki komşu parselde başka bir bina 14-15 katlı olabilmektedir. Kahramanmaraş’ın yeniden imar edilebilmesi için acil bir şekilde yeni alanların imara açılması ve müstakil ev yapımına uygun uygulama imar planları hazırlanması gerekmektedir. Aksi taktirde Kahramanmaraşlılar yanlış yönetim nedeniyle bu kadim şehri terk etmek zorunda kalacaklardır.
Bu yazı ilginizi çektiyse diğer yazılarımıza buradan ulaşabilirsiniz.
İnşaat Mühendisi
Mehmet Emin Paköz
Bir yanıt yazın